gemileri ağlayabilirsin
söylemeden de
var öyle köylüler
günleri esmer ağarır merdivenlerde
Başta erkek taşını evin içine verdiler
Çok çekti, içi dürülüyordu
Geri verdi atı, barutu
Kadınlar köpüğe çalmış dilini, saçlarını, başını keskin şeylerle bağladılar
ve kuşağını çıkardılar
Donmaya başladı
Hazırlıkları ilk şafağa kadar sürdü
İster istemez üçünü açtı
Varsa güvercin köçekler oluyordu kapısının önünde
Gözleri hazır
Çifter çifter
“Bunun tüfeğini unutuyorum” dedi çıktı
Düşündükçe sırra kadem
boğuldu elindeki, tortop ıslak
Önce gezmekten yoruldu, sonra ıhlamur kokusundan
Dışarıda üçer üçer kötüydük, kıyamettir diye ateşe bakıyorduk
Öyle olması gerekiyordu
“Dört” dedi hışırtılı sesiyle
istiyorsan, cesursan
baştan soruyor ışığa boğulmuş değirmenin önünde
kılınç gibi azametli kesilmiş
“geçiyorum” diyor, kendine en iyi fermanı
Sonra ağacının eteklerine yumuluyor aşağılara kadar
ama ateşin yanında kâfuru dökerek
Sonra kan durmuş gibi çekiliyor
—“İyi”
yapma beyaz güzeli
dalına gece çıkmış, umuttan kötü hava
Herkesin ağardığı şarkıların,
namlu havada gidip, şarkı söylediğimiz dikenli….
aktı ayrı kalabalığın ateşi
—“Yıkanıyorum”
“cesursan” dedi barutunu gümüşünü bir araya bağladı
—”Yatağını bir daha göster hele ”
Kafasında ne rüya görse o günlük güherçilesi sanıyordu
üstünde yukarıda yatakta dili doludizgin at
rüzgarından verdiler kendilerine
—“Sok!”
İyice ıslak başını soluk terden verdiler
bir kere bile şaşmıyorlardı
çekilmiş geçirilirken gece kapısından
değdiğinde imi kalmamasına da şaşmadılar
—“İyi böyle!”
kımıldadı
sürdü
kopuyordu
yarasını en açmış yanındakini büyük istiyordu
—“İyi!”
Tüfeğini attı gelince
ağır açık giysilerini çıkardı adam ve defterini
dimdik ve geldi
üşüdü binlerce pırıl pırıl halka, ateş dilediğim yüzünde
gelince iyi
Üç yanı bir tuhaf
—“İçimi sil”
Öpüşlerimiz —geçiyorum— haşmetli ve olağandı
terden ısıtamaz oldu taşaklarının değdiği yeri
bir at uzanıp başını doladı
kulunçlarından ve dikenlikten birşeyler parıldarken
aldılar ikindi vakti evlerden geçirilirken başını araya
üç atlı ıslatamaz tükürsek toptan batıya
aldatıldığımız tüylü davullar
atlı tadarak kan tükürsek gezmekten de
Atı ağır ağır yaraya sürdü
açık gözleri ağacının, kötüydük görsek de görmesek de
böyle bir şey bıçaklasak da boynuzlarında gençler geriniyordu
olmuş üç adam kudretli ve kendim kötüydük hep beraber
boynunu bir verdiler, candarmaların yırttığı kadın gibi ilk pırıl
ve evi esame
taş meyhanede verecekti adını
hoşlanıyordu ondan ama en kocaman ve devinen yılan
kavisinden kırılacağını anlamadı
Gökyüzü yapma, gözlerini toy adam gibi çizme
Gözlerini uykulu seviyorum yapışık
Bundan asıl barut, attan yaşlı kapıkulu
Bununki bir ev gibi aşağıdaki gibi karanlık
ve sağrısı üstüste kaç çekti
evi ve günde kaç kere keskin fenerleri
Bugün üç bardak unutuyorum
sakız gibi “Evet birini batıya doğru tut”
Tüfeğini unutuyorum, yüzüm yapış yapış
İmbat esen akşamları sok içime
Elbisesini çözdü süzülüyordu
hazırlıkları olmamasına gelince
bilmez arayan
hele bundan sonra aramasını koparıyordu
gitti
bunu son anda etti
atı bir sonraki iklimde yoktu Toros’a yanıyordu
asılırsan pedala işte böyle
atı Üç gitti ve önü yine kabarıyordu
Karaburun, 4 Ağustos 2012