Mürekkep Rapsodileri

1.

Bana her dâim geceler: gitmek birine, elleri yalım

kanardım

sessiz aynı taze aklım

yüzleri bağlayan ağır harç

bir bir döndür vâktimi.

Çocuktum ya: birinden çekirdek

amansız sesler dizdim ah bir gitsem diye,

bir sanmayın aynı günü

kâğıtlarımdan kana ki düşsün aynı mürekkep

Sahte görkemine beyaz

birikti gelin ayna: son dakikam saçtığım

istesem içimde döndürdüğüm

acılar yakalamıştım

ılık gelip eteklerinden kabarmıştım

yeryüzü kaplarken has sesime bir ruhumu

kararırdım bazı zamanlar kollarıma kapılıp

Toprak

içince, öbürünce aynı fırtınada

doldursun kömürümsü girdabı kana kanaya

Zamandın oysa: bulutlarım çözün sesimi

seni çıktım sözüm ak

bir birikti, âna döküldünüz dostlarım ey

Hem sert düzlüklerde dolaştım elim kolum boşalacak kadar

hem önüme düşmeden yer pusula: bir gözü size

damlıyor ayrılık tık nefes — artık yaktınız aynı harflerimizi

firârınızın kanatlarında.

Tenimdir, o ân fırlattım dolunayı

boşluğa kırılmış bekleyen fırtınada kurudum

yaslandım uzaklara.

Demek beni kederlisin diye çok anladın, sandın

şimdi yazlarım erik

Aynı saçtığım zaman sağır, ân öylesine vakti her yüzünün —burada

salkım zamanın yeryüzünün doruğu

çizgiler gelir

bilmedim varmış birinizde fırtına da hayat da:

artık benim için tavus, karanlık çizgiler dizmek alevlerden ya.

istesem bir sabah olmamış baharlar gelir sesime

2.

Gitti…

firarın çıkıntı girdabından kaçıyorum artık

Fırlattığım kelimeyse acılar, her mevsimden geceye doğru

yalnızlığımdan çıktımsa kaçtığım için

alnımdaki is

yıkıldı dem, diri üzüm…

Zaman çatladı yanyana yasakları…

ân artık geceler: kendini amansız ve

oradan yazıyor ağ.

Benim için babam ölümden düşüşün ânı bir tanem:

bir uzun yararsız dikenimden bir daha bitiyor.

Öyle işte — Bana mıhlandığım, bana ağladığım damlalarla

gömüyorum beni: Bir hiç kaçıyorum

su gibi, kitap gibi tutam geceler.

Mum seçtiğim için sonumdan bembeyaz diri.

Herkes gökkuşağımda gösterdiğim yetkin gözlerinizden şükrân kırmış.

Kıpırdasam düzlüklere geçermiş toprak lekeler

yani kelimelerden, oradan makara geçiyor elem: keyif eriyim hem ben,

hem de göllerimdeyim dibimdeki.

3.

Birisi eskiden dönmüş sapsarı, telaşlı,

kendime bıçak kalıntılarımı

dinlememiş ne orada ne de burada…

Duru beyaz değildim telaşlı, makyajlı…

Kayısı günler aklayıp ne gülünce ne de kıpırdayınca

ardından, eşiğine sabahlık oldu bu sarkıtlar.

Oysa siyah ben

Oysa geçen bunca acı

akşamlarda hazımsız

Bana ilk tekerrürsün sen diyordun hani…

çürümüşleri severdi şımarıklığım derdiniz

zehirlileri çalıyordu oysa o

bir ilk kan tebessümüyle kendine serçe

Bilemezsiniz buz gibi genişlerken içerime

nasıl artık arılardan zarif, nasıl reverans yapmışsa yapmış

notalardan buzul telve

palyaço saadetime

Söylüyorum ya dayanmış sanrılara

şımarık haykırmalarımdan loş çalıyor,

aşağıda ateş.

Bir ağır karanfil tabii…paramparça

Her yeraltı gündüzü gerdanımda bu saatte hayatta…

Sapsarı bağrınız buramda bir giriş, toprak dolu, içrek

Yalnız kaçırıverirler çocukları

bakışınız derseniz bütünden ilerleyen

sizdeki pazar

bendeki yüzünüzden yansıyan parmaklarımdaki kan

Eskiden kalan ampul varsa

karanlığınızda belki fal bakarsınız genzime dolan akşamlarda

İşte önemi insanın: köşelerin salgısını bir uzadıya doğurmuş

benim utanç kolleksiyonumu buğudan…

Döndük iç hayata: dokuduğu eşiğine sabırsız

dilimi de ekmekle beslemiş bütün bu acı

herşeyden biliyorum beslenmiş

Kasıtsız bileceksiniz bu soğuk tarafsızlığımı

kalın siz yeraltı duvarlarında

biliyorum: dinlemediniz nadide olmadan filan kalıntıları

Oysa ben sizin sonbahar ayağınızı sevmenin rehberine bakabilmeliyim sizden aksediyorsa bu akşam.

Herşeyden sabırsız gördüğüm kördüğüm gece kalıntıları

pazar makamı aralarında kafanız

iğde gibi örümceğe tutkun

Kalkayım ben eşsiz gaib inmeden gece

orada kuytu, herşeyden doğru

orada çekip baktığınızın kokusu

çiçek hiç pazarlıksız beni yaşatır size

piyanodur el dakikliğinden eşsiz

köşelerin çalışmadığının farkında

bir buhurdan gibiyim bu ağustosta

Hayır önce sürüngen gerisi erimekte olan ben

bakabilmeliyim abajurlara

Eskiden ince zamanlar koklardık

ikisine de ait aslında

Şimdiyse bavuluyum artık kızların ben yollarda.

Haziran 2008