Bana her dâim geceler: gitmek birine, elleri yalım
kanardım
sessiz aynı taze aklım
yüzleri bağlayan ağır harç
bir bir döndür vâktimi.
Çocuktum ya: birinden çekirdek
amansız sesler dizdim ah bir gitsem diye,
bir sanmayın aynı günü
kâğıtlarımdan kana ki düşsün aynı mürekkep
Sahte görkemine beyaz
birikti gelin ayna: son dakikam saçtığım
istesem içimde döndürdüğüm
acılar yakalamıştım
ılık gelip eteklerinden kabarmıştım
yeryüzü kaplarken has sesime bir ruhumu
kararırdım bazı zamanlar kollarıma kapılıp
Toprak
içince, öbürünce aynı fırtınada
doldursun kömürümsü girdabı kana kanaya
Zamandın oysa: bulutlarım çözün sesimi
seni çıktım sözüm ak
bir birikti, âna döküldünüz dostlarım ey
Hem sert düzlüklerde dolaştım elim kolum boşalacak kadar
hem önüme düşmeden yer pusula: bir gözü size
damlıyor ayrılık tık nefes — artık yaktınız aynı harflerimizi
firârınızın kanatlarında.
Tenimdir, o ân fırlattım dolunayı
boşluğa kırılmış bekleyen fırtınada kurudum
yaslandım uzaklara.
Demek beni kederlisin diye çok anladın, sandın
şimdi yazlarım erik
Aynı saçtığım zaman sağır, ân öylesine vakti her yüzünün —burada
salkım zamanın yeryüzünün doruğu
istesem bir sabah olmamış baharlar gelir sesime
çizgiler gelir
bilmedim varmış birinizde fırtına da hayat da:
artık benim için tavus, karanlık çizgiler dizmek alevlerden ya.
Haziran 2008