Birisi eskiden dönmüş sapsarı, telaşlı,
kendime bıçak kalıntılarımı
dinlememiş ne orada ne de burada…
Duru beyaz değildim telaşlı, makyajlı…
Kayısı günler aklayıp ne gülünce ne de kıpırdayınca
ardından, eşiğine sabahlık oldu bu sarkıtlar.
Oysa siyah ben
Oysa geçen bunca acı
akşamlarda hazımsız
Bana ilk tekerrürsün sen diyordun hani…
çürümüşleri severdi şımarıklığım derdiniz
zehirlileri çalıyordu oysa o
bir ilk kan tebessümüyle kendine serçe
Bilemezsiniz buz gibi genişlerken içerime
nasıl artık arılardan zarif, nasıl reverans yapmışsa yapmış
notalardan buzul telve
palyaço saadetime
Söylüyorum ya dayanmış sanrılara
şımarık haykırmalarımdan loş çalıyor,
aşağıda ateş.
Bir ağır karanfil tabii…paramparça
Her yeraltı gündüzü gerdanımda bu saatte hayatta…
Sapsarı bağrınız buramda bir giriş, toprak dolu, içrek
Yalnız kaçırıverirler çocukları
bakışınız derseniz bütünden ilerleyen
sizdeki pazar
bendeki yüzünüzden yansıyan parmaklarımdaki kan
Eskiden kalan ampul varsa
karanlığınızda belki fal bakarsınız genzime dolan akşamlarda
İşte önemi insanın: köşelerin salgısını bir uzadıya doğurmuş
benim utanç kolleksiyonumu buğudan…
Döndük iç hayata: dokuduğu eşiğine sabırsız
dilimi de ekmekle beslemiş bütün bu acı
herşeyden biliyorum beslenmiş
Kasıtsız bileceksiniz bu soğuk tarafsızlığımı
kalın siz yeraltı duvarlarında
biliyorum: dinlemediniz nadide olmadan filan kalıntıları
Oysa ben sizin sonbahar ayağınızı sevmenin rehberine bakabilmeliyim sizden aksediyorsa bu akşam.
Herşeyden sabırsız gördüğüm kördüğüm gece kalıntıları
pazar makamı aralarında kafanız
iğde gibi örümceğe tutkun
Kalkayım ben eşsiz gaib inmeden gece
orada kuytu, herşeyden doğru
orada çekip baktığınızın kokusu
çiçek hiç pazarlıksız beni yaşatır size
piyanodur el dakikliğinden eşsiz
köşelerin çalışmadığının farkında
bir buhurdan gibiyim bu ağustosta
Hayır önce sürüngen gerisi erimekte olan ben
bakabilmeliyim abajurlara
Eskiden ince zamanlar koklardık
ikisine de ait aslında
Şimdiyse bavuluyum artık kızların ben yollarda.
Haziran 2008